Özel Arama

15 Ocak 2010 Cuma

Akşam Cumartesi


Oyuncular ve yönetmenler 'Beyaz Perde'de

Fotoğrafçı Ahmet Can Mocan, Türk sineması oyuncuları ve yönetmenlerini fotoğrafladı. 'Beyaz Perde' adlı ilk sergisinde 60 portreyi sanatseverlerin beğenisine sunacak olan Mocan'ın sergisi, belgesel niteliği de taşıyor.

Bilgi Üniversitesi Fotoğraf ve Video bölümünü bitiren Ahmet Can Mocan'ın henüz okurken başladığı 'Beyaz Perde' projesini tamamlaması iki buçuk yıl sürmüş. Sinema ile de yakından ilgilenen Mocan'ın en büyük hayali, Türk sinemasının oyuncu ve yönetmenlerini bir arada toplayabileceği bir sergi açmak olduğundan şu aralar tatlı bir sevinç yaşıyor. Portre ve belgesel fotoğrafçılığında kendine bir kariyer edinmek isteyen Mocan'ın fotoğraf Oscar'ları olarak bilinen 'International Photography Awards 2009'da onur ödülü de bulunuyor. İki buçuk yıl önce 'Beyaz Perde' adlı bu projeyi kafasında şekillendiren Mocan, ünlü oyuncu ve yönetmenlere ulaşabilme endişesiyle başta çekimser davranıyor, projeyi hayata geçirmekte. Ancak okuldan da hocası olan yapımcı Ali Akdeniz'le fikrini paylaşınca onun da desteğini alarak kolları sıvıyor. Hocası sayesinde pek çok kişiye ulaşan Mocan, önce bir liste yapıyor. Ancak kimi oyuncular projeye katılmayı kabul etmiyor. Kabul edenlerle randevulaşan Mocan, bazılarının evlerine konuk oluyor bazılarıyla kafede buluşuyor ya da set çekimlerine gidiyor. Projede Haluk Bilginer, Özgü Namal, Erol Günaydın, Derya Alabora, Rutkay Aziz, Saadet Işıl Aksoy, İlyas Salman, Melisa Sözen, Güven Kıraç, Beste Bereket, Bennu Yıldırımlar, Erkan Can, Serra Yılmaz, Selçuk Yöntem, Ezel Akay, Meral Çetinkaya, Saadet Işıl Aksoy, Serhat Tutumluer, Taner Birsel, Ali Düşenkalkar, Derviş Zaim, Serdar Akar, Semir Aslanyürek ve Sırrı Süreyya Önder gibi isimler bulunuyor.
Projede yer alan fotoğrafların 'bir ünlü fotoğrafları çalışması' olarak nitelendirilmesini istemiyor Mocan. Ona göre, projede yer alan isimler sinemaya yaptıkları büyük katkılardan dolayı bu çalışmanın içerisindeler... Her ne kadar bir portre sergisi olsa da aslında belgesel niteliği de taşıdığını söyleyen fotoğrafçı 'Üç sene sonra çocuğum olduğunda o, bu dönemin oyuncularını görmüş olacak. Serginin tamamı analog ve siyah-beyaz fotoğraflardan oluşuyor. Herkesin bir adet fotoğrafı bulunuyor' diyor. Proje kapsamında Şener Şen'i de çekmeyi çok istediğini ancak ona ulaşamadığını anlatan Mocan, projede gerçek mekanlar kullanmayı ve sanatçıları günlük kıyafetleriyle görüntülemeyi tercih etmiş.
Çekimler sırasında Meral Çetinkaya'nın enerjisine hayran kalmış. Zaten onu da bir ağacın tepesinde fotoğraflamış. Erol Günaydın'ın evine konuk olmuş ve 'Sirkeci' adındaki köpeğini tanıma imkanı bulmuş. Kendisini tekrar etmek istemediği için bu projenin devamını getirmek değil yeni işler üretmekten yana olan Mocan, 'Masumiyet' adıyla yeni bir belgesel çalışmasına başlayacak sergiden sonra. Ardından da senaryosunu yazdığı bir film çekmek niyetinde.

HAYALLERİM HİÇ BİTMEYECEK

Bir aile geleneği olarak fotoğrafa önem verdiklerini söyleyen Mocan, ilk profesyonel fotoğraf makinesini 16 yaşındayken almış. Portre ve belgesel fotoğraf alanında çalışmalar yapmayı sürdürmek en büyük isteği. Ona göre fotoğraf demek, film demek. O nedenle de dijital makinelere el sürmüyor. Dijitale karşı olmadığını, sadece kendini yakın hissetmediğini de söylüyor. Beğendiği Türk fotoğrafçılar arasında Orhan Cem Çetin, Arif Aşçı ve Murat Germen, yabancılar arasında ise Richard Avedon, Nadav Kander ve Rena Effendi bulunuyor. Fotoğrafa dair hayallerinin hiç bitmeyeceğini söyleyen Mocan 'Elbette dünya çapında ismi duyulan bir fotoğrafçı olmayı isterim. Çalışmayı bırakmadığım sürece ve havaya girmediğim sürece bunu da başarırım gibi geliyor' sözleriyle hayalini anlatıyor. 'Beyaz Perde' sergisi 8 Aralık'ta Ortaköy Sanat Galerisi'nde açılacak ve 8 Ocak 2010'a kadar devam edecek.


EKİN TÜRKANTOS

Milliyet Cadde


BU BiR ÜNLÜ FOTOĞRAFLARI ÇALIŞMASI DEĞiLDiR


Fotoğraf sanatçısı Ahmet Can Mocan’ın, Türk sinema oyuncuları ve yönetmenlerinin portrelerinin bulunduğu 'Beyaz Perde' adlı sergisi, 8 Aralık'ta Ortaköy Sanat Galerisi’nde açılıyor

Tamamı analog ve siyah-beyaz fotoğraflardan oluşan sergide 60 eser bulunuyor. Haluk Bilginer, Özgü Namal, Erol Günaydın, Derya Alabora, Rutkay Aziz, Saadet Işıl Aksoy, İlyas Salman, Melisa Sözen, Güven Kıraç gibi pek çok değerli oyuncunun ve Derviş Zaim, Serdar Akar, Semir Aslanyürek ve Sırrı Süreyya Önder gibi pek çok değerli yönetmenin portrelerinin bulunduğu sergiyi, Ahmet Can Mocan bir Türk sineması belgeseli olarak nitelendiriyor ve önemle ekliyor: “Bu bir ünlü fotoğrafları çalışması değildir. Onlar şöhretleriyle değil, Türk sinemasına yaptıkları büyük katkılardan dolayı bu çalışmanın içindeler.”

Sinema üzerine böyle kapsamlı bir portre çalışması yapma fikri nereden doğdu?

Aklımda uzun süredir varolan bir projeydi. Benim hayatıma yön veren iki sanattır; sinema ve fotoğraf.

Sinema deyince, akla çok fazla sanatçı geliyor. Fotoğraflayacağınız isimleri neye göre seçtiniz?

Böyle bir sergide bütün Türk sinemasını toplamak zor. İşi biraz Yeşilçam’dan ayırıp daha çok şimdiki Türk sineması üzerinden gerçekleştirdim. Bunun yanında projeye dahil olmak istemeyenler de oldu tabii.

Bu kadar ismi çalışmaya dahil etmek zor oldu mu? Genç bir fotoğrafçı olarak, sinemanın ünlü isimlerine ulaşmakta güçlük çektiniz mi?

Aslında çok zorlanmadım. Çalıştığım insanlar projeye ve bana çok sıcak yaklaştılar. Samimiyet çok önemli. Zorluk yaşadığım tek nokta, projeye dahil olan sanatçıların yoğun iş tempolarından dolayı zamanlarının kısıtlı olmasıydı. 10 dakika içerisinde çekim yaptığım bile oldu. Ama belgesel fotoğrafçılığından geldiğim için hızlı ve verimli çalışabildim.

Çalışmaktan en çok keyif aldığınız insanlar kimler oldu?

Hepsinden çok keyif aldım. Farklı insanlar, farklı yüzler. Kimi çok seviyor fotoğrafının çekilmesini, kimi hiç sevmiyor. Ama hepsiyle birlikte bir duygu yakalayabildiğimize inanıyorum.

Fotoğraflar analog olarak çekilmiş. Bu dijital dünyada, hala analog çalışmanızın fotoğrafa katkısı nedir?

İnsanlar yapaylıktan sıkıldı bence, zaten günlük hayatımızda yeterince yapaylık var. Filmin fotoğrafa verdiği hissin dijital kamerayla yakalanabileceğini düşünmüyorum. Fotoğraf benim için film satın almaktan başlayıp, fotoğrafı basmaya kadar giden bir süreçtir. Bin kare çekip, bilgisayara yükleyip arasından bir tane iyi fotoğrafı bulmak bana biraz tembellik gibi geliyor açıkçası.



ALABORA'DAN ÇEKİMİN ÖYKÜSÜ

Bir gün bir e-posta aldım. Ahmet Can Mocan adında bir fotoğrafçı, sinema oyuncularının fotoğrafını çektiğini ve benim de fotoğrafımı çekmek istediğini yazıyordu. E-postaya bir de çektiği diğer oyuncuların fotoğraflarını eklemişti. Fotoğrafları beğendim ve önümüzdeki ay içinde buluşmak için ona yazacağımı söyledim. Ardından birkaç kez daha yazıştık, hep e-posta ile. Fotoğraf çekeceğimiz güne kadar ne birbirimizin sesini duyduk, ne de yüzünü gördük. Buluştuğumuz gün ben fotoğraf çekimine başlamadan az da olsa vakit geçirebilelim istedim. En azından Galatasaray'dan Karaköy'e kadar yürüyelim dedim. Bunları da hep e-postada yazmıştım.
Ahmet bizim Galatasaray'daki ofisimize geldi. İlk defa dijital ortam dışında tanışmış olduk. Daha önce yazıştığımız gibi birlikte Karaköy'e yürüdük. Karaköy Güllüoğlu'nda baklava yedik. Ben de yıllardır fotoğraf çekerim, karanlık odam bile var. Baklava yerken fotoğraftan konuşmaya başladık. Fotoğraftan konuşulunca söz mutlaka fotoğraf makinesine gelir. Zaten sıra çekime gelince söz makineye gelecekti ama sohbet bizi birazdan çalışacağımız makineye getirdi. Ben hep Ahmet'in dijital bir makine ile çalıştığını düşünmüştüm. Dijital ortamda başlayan tanışıklığımız, dijital bir makine ile devam etmeliydi. Öyle olmadığını baklava yerken öğrendim. Meğer bu genç adamın bir Hasselblad'ı varmış. Meğer biz birazdan 6x6 formatta çeken, dünyayı gerçekten ‘kare’ gören, bir makara ile sadece 12 poz çekebilen bir makine ile çalışacakmışız. Dijital dünyaya ve onun nimetlerine karşı değilim, hatta fazlaca kullanıyorum. Ama Ahmet'in hâlâ gümüş iyodür ve bromürlerle uğraşması, benim olduğum fotoğrafların da, çok alışık olduğum kimyevi kokulardan sonra oluşacak olması beni çok heyecanlandırdı. Dijital başlayan tanışıklığımız baklava, Galata ve Hasselblad'la analog oldu. Benim yer aldığım fotoğraflarda eskiden kalmış yeni bir his varsa ondandır.

Memet Ali Alabora